Orff-Schulwerk'in elementer anlayışı ilk olarak içsel hareketi malzeme olarak kullanmak ister. Elementer kavramını anlamak Orff-Schulwerk pedagojisi ve seçtiği malzeme ile ilgili bize net ipuçları vermektedir. Orff-Schulwerk yaklaşımının benzersiz olma özelliğini belirleyen "elementer" kavramı, başlangıca ait, kendiliğinden gerçekleşen, merkezden gelen anlamlarını taşır. Bu tanıma göre “elementer müzik”i; kendisini ve kendi elementerini öncelikli malzeme olarak kullanan insanın en ilkel hareket etme dürtüsü ile aktifleşen yaratım süreci olarak açıklayabiliriz. 

Orff-Schulwerk pedagojisi süreci, yaratım sürecini önemser, özellikle buna vurgu yapar. Çünkü yaratım süreci, biriktirilen bilgileri ve deneyimleri değiştirme ve dönüştürmeyi içinde barındırır. Doğaçlamayı çağırır.

Bu süreç çocuk için oyun anıdır. Oyun, çocuğun kendini ifade edebildiği, kendisiyle ilgili farkındalık edinebildiği, yeteneklerinin farkına vardığı, potansiyelini kullanabildiği, dil, zihin, sosyal, duygusal, motorik becerilerini geliştirdiği bir ortam bir evdir.

Carl Orff, Schulwerk içerisindeki oyunu açıklamak için “kum havuzu” metaforunu kullanır. Çocuk sınırları belirlenmiş, kendisini evi gibi güvende hissettiği bir ortamdadır. “Kum Havuzu”nun içerisindedir. Oyun oynama dürtüsü, istek ve haz ile harekete geçer. Kendisini oyunun içerisinde bulan çocuk; dener, deneyimler, araştırır, tekrar eder, sabreder, değiştirir, dönüştürür, keşfeder, yeni olanı arar. Duyu ve duyguları harekettedir, açıktır. Çocuk oyun oynama sırasında doğal akıştadır. Hollandalı tarihçi Johan Huizinga Homo Ludens adlı kitabında oyunu biçimsel olarak şu şekilde tanımlar: Olağan hayatın dışında yer aldığı hissedilen, özgür ve kurmaca ama yine de oyuncuyu tamamen içine çekme yeteneğine sahip bir eylem. 

Oyun tamamen gönüllü katılımcılarla cereyan eder. Belirli zaman ve mekan sınırları içerisinde, kurallarla gerçekleşir. Kendi anlam ve akışına sahiptir. Psikolog Mihalyi Çiksenmihalyi Akış: Mutluluk Bilimi adlı kitabında akış anını şu şekilde anlatıyor. “Bir kişi akış durumunda, eldeki göreve kendini tümüyle vermişken bilinçli seçim yapmadan, tüm diğer şeylerin farkındalığını yitirir. Bu böyle olur çünkü akış durumundaki kişinin bütün dikkati, yapmakta olduğu görevdedir. Başka yere yöneltecek dikkat kalmamıştır.”

Burada Orff-Schulwerk ders sürecinde oyunun akışta olma halinin bir riskine dikkat çekmek istiyorum. Orff-Schulwerk dersi her zaman estetik olanı, sanatsal olanın arar. Süreç oyun içerisinde bilinçsiz olarak başlayabilir. Önemli olan sürecin bilinçli eylem haline dönüşebilmesidir.

Tam da burada Carl Orff’tan bir alıntı yapmak istiyorum… 

Bir çocuk için müzik eğitimi müzik dersinde başlamaz. Başlangıç noktası, oyun zamanıdır. Kişi müziğe gelmemelidir. Müzik kendisi ortaya çıkmalıdır. Önemli olan çocuğun rahatsız edilmeden oynamasına ve içsel olanı dışsal olarak ifade etmesine müsaade etmektir. 

Carl Orff burada öğretmenin rolüne dikkat çekiyor.

Oyunsu sürecin kendiliğinden ortaya çıkmasına ortam hazırlamak gibi büyük bir rolümüz ve amacımız var. Bir öğretmen olarak çocuklara hayal gücünün uçsuz bucaksız dünyasına giriş kapısını açacak, “oyuncu karakterimiz” en büyük gücümüz. Çocuğun merak ve heyecan duygularını aktive etmek, çocuğu mizah ile sarmak, materyaller ile rol paylaşımı yapmak oyuna açılan kapının anahtarlarıdır. 

Rollerimizi biraz daha detaylandırırsak; Çocukların evinde yani kum havuzlarının içerisinde, kendilerini güvende hissettiklerinden emin olmak, çocukların ifadelerine alan açmak ve onlara ihtiyaçları olan zamanı tanımak, dersin sınırlarını belirlemek, gerektiğinde esnetebilmek, Oyun karakterinin devam etmesini sağlamak, yaratım sürecine eşlikçi olup bireysel gelişim ve dönüşümü ve birbirinden öğrenmeyi desteklemek, öğrencinin sürecin sonunda ulaştığı estetik ürünü beraberce yaşamak…

 

 

İlkay Nişancı

Müzik Pedagogu, Müzisyen                                                                                            

https://www.ilkaynisanci.com